EN AKILSIZ İNSAN! Çok eski yıllarda, Siirtlilerin bir adetleri varmış. Şimdi, Belediye Başkanı seçer gibi Şehrin yönetiminden sorumlu biri seçilirmiş. Ancak, bu yöneticinin ipi de, onu seçen ileri gelenlerin elindeymiş. İleri gelenler, seçtikleri yöneticiyi makamından indirmeğe karar verdikleri zaman, yüzünü karartır, eşeğe ters bindirip, kuyruğunu da eline vererek, çarşı, Pazar gezdirir ve teşhir ederlermiş.
İşte, Şehrimizde böyle bir geleneğin sürdüğü iddia edilen geçmiş yıllarda, yine ileri gelenlerden biri ölüm döşeğindeyken büyük oğlunu çağırmış ve şöyle bir vasiyette bulunmuş:
-Oğlum, sana vasiyetimdir. Al bu bir kese altını, araştır, sor, Şehrin en ahmakına ver! demiş.
Babası ölünce, altın dolu keseyi kime vereceğine bir türlü karar veremeyen genç, bir gün bakmış ki, Şehirde birinin yüzünü karartmışlar, eşeğe ters bindirip, eline de kuyruğunu tutuşturmuşlar. Çocuklar da arkasından bağırıyor, çürük domates atıyorlarmış. Sebebini sormuş, cevap vermişler:
-Bu, bizim Şehrin Reisiydi. İleri gelenlerin kararlarıyla düşürüldü. Geleneğimiz gereği de yüzü karartılarak eşeğe ters bindirilip, eline eşeğin kuyruğu tutuşturulup çarşı, Pazar gezdiriliyor!
Babasının vasiyetini yerine getirmek için Şehrin en ahmak adamını aramakta olan genç, yolda yürümeğe devam ederken, yine bir kalabalığa rastlamış. Güzel elbiseler giyinmiş biri at üzerinde, yularını bir başkası çekiyor. Etrafındakiler, pervane gibi. Saygıda kusur etmiyorlar. Yine sormuş:
-Bu kim? demiş, cevap vermişler:
-Bu bizim yeni reisimiz. Halk görüp, tanısın diye gezdirip, dolaştırıyoruz!
Biraz evvel, makamından düşürülen eski reisin perişan halini gören genç, babasının vasiyetini getireceği kişiyi bulduğuna kesin kanaat getirerek, hemen koşmuş ve içi altın dolu keseyi, at üzerindeki adama uzatıp, vermiş. Adam:
-Bu ne? deyince, cevap vermiş:
-Babamın vasiyetidir. Gördüğün en akılsız insana ver demişti. Ben de sana veriyorum.
Yeni Reis, hayli hiddetlenmiş:
-Ben ahmak olsam, Reis olur muydum? diye soracak olmuş.
Genç, cevap vermiş:
-Demin, senin selefini gördüm. Yüzünü karartıp, eşeğe ters bindirmişler. Kuyruğunu da eline vermişler çarşı, sokak gezdiriyorlar. Sonunun bu olacağını bile, bile bu görevi kabullendiğine göre, senden ahmağı var mı!
ELLERİNİZ KİRLİ, MİKROP KAPMAYALIM!
Seçim gezilerinde bulunan partilinin, bir köyde tarlada çalışan köylü elini uzatınca, ellerinin kirli olduğunu görerek:
-Ellerin çok kirli, kusura bakma, mikrop kapabilirim! diyerek elini uzatmadığı iddia ediliyor.
Yine iddialara göre, bunun üzerine köylü vatandaş:
-Madem ellerimiz kirli, mikrop kapmaktan korkuyorsunuz, o halde, ne demeye bize geliyorsunuz! Biz, çalışan insanlarız. “Çalışanların kirli elleri, medeniyetin aynasıdır!” sözünü de unutma! demiş ve:
-Biz, bizi olduğumuz gibi kabul edenlerle beraberiz. Bizi beğenmeyenleri biz de beğenmeyiz, sevmeyiz!” diyerek terslemiş.
Vatandaşlara hor hâkir bakan ehli siyasete duyurulur!
SİİRTLİ HOCALAR VE MAUN SÜRESİ
Resmi Kuran Kurslarının yaygın olmadığı dönemlerde, evlerinde çocuklara KURAN-I KERİM ÖĞRETEN HOCALAR VARDI. Genelde, hâfız olan bu Hocaların geçim kaynakları da, Kuran-ı Kerimi Öğrettikleri öğrencilerinden gelen hediyelerdi.
Talebe ailelerinin, Kuranı Kerimin “elif-be” sinden başlayarak, çocuklarına KURANI KERİMİ öğreten Hocalara kademe, kademe hediyeler sunulması adettendi. Tabii, bir de verilen derse göre hediye istenilmesi vardı. Meselâ MAUN SÜRESİNE gelindiğinde şöyle bir ekleme yapılırdı:
“EL MAUNEL MAUNE CİBU KEPPELIT SABUN ŞE ÜSTEDİNE, DİYİĞSEL ŞEŞUNA!”
Ayet-i Kerimeye yapılan eklemenin anlamı şöyleydi. “ÜSTADIMIZA SABUN GETİRİN, SARIĞINI YIKAYACAK!”
Bu, MAUN süresine ulaşan öğrenciye bir mesajdı. Bir nevi AİDAT TALEBİ GİBİ KABUL EDİLİR VE ÜSTADA HEDİYE GÖTÜRÜLÜRDÜ. Bunun gibi, tahsil süresince, yine bu şekilde talepler yapılır, aidat ödenmesi gerektiğinin altı çizilirdi. Ama, aidat aylık değil, okunan ve ulaşılan yerlere göre tespit edilerek kalıplaşmış şekildeydi.
MARİFET, TERS OKUMAKTA!
Siirt’in Nasrettin Hocası AMMO ELYAS, GÖRDÜĞÜ BİR GAZETEYİ ELİNE ALMIŞ, OKUYOR GİBİ YAPMIŞ. Ama, OKUR-YAZAR OLMADIĞI İÇİN GAZETEYİ DE BİLMEYEREK TERS TUTMUŞ. Ammo Elyas’ın, Gazeteyi ters tuttuğunu gören mektepli çocuk:
-Amca, Amca! Gazeteyi ters tutuyorsun! diyecek olmuş.
Ammo Elyas cevap vermiş:
-Gazeteyi, herkes düz okuyabilir, marifet o ki, ters tuttuğun halde okuyabileceksin!
ORTAKLIK BOZULUNCA!
Siirtli iki ortak, ayrılmağa karar vermişler. Ortağının, üçkâğıtçı olduğunu sezen ve kendisinden habersiz para topladığını hisseden ortak:
-Ben dükkân satışlarından ve “dar günümüzde kullanırız” diye topladığım parayı getireyim. Sen de, topladığın parayı getir. Sayar, paylaşırız, demiş.
Sonra giderek, büyük bir çıkınla beraber dönmüş. Bunun üzerine büyük para çıkınını gören ortağı da, ortağından habersiz istif ettiği nispeten küçük para çıkınını ortaya çıkarmış.
Çıkınlar açılınca, görülmüş ki, birincisinin içinde para yerine kâğıt istif edilmiş. İkincinin çıkını ise, o zamanın en büyük kâğıt paralarıyla doluymuş.
Birinci ortak, bu oyunla, ortağının sakladığı parayı ortaya çıkarmasını sağlamış.
BU SENİN OYUN İSE BENİM OYUM NEREYE GİTTİ
Seçimlerle ilgili bir anekdot sunacağız. Yerel seçimlerde, köy muhtarlığı için adaylığına koyan köylüye sadece tek bir oy çıkmış. İşin gerçeği, kocasının muhtar olmasını istemeyen hanımı bile oy vermemiş ama, sandıktan TEK BİR OY ÇIKACAĞINI DA NASIL TAHMİN EDEBİLSİN Kİ…
Seçimin sonuçlanmasından sonra sadece kendi oy’unu aldığını gören ve hiddetlenen aday, bu hışımla eve gelmiş. Karısına:
-Sen kime oy verdin? diye sormuş.
Durumdan habersiz kadıncağız:
-Elbette ki sana! demiş.
Bunun üzerine, adamın kafasının tası atmış:
-Ulan kaltak, bana oy vermiş olsaydın, sandıkta en az iki oy çıkması lâzımdı. Çıka, çıka bir tek oy çıktı. O da benim kullandığım. Hele Babanın evine git de istirahat et, bakalım! diyerek evden göndermiş.
***
Buna benzer bir anekdot da, parti müşahitleri için anlatılır. Bilindiği gibi, siyasi partiler, sandık başlarına, partilerinin haklarını gözetlemek amacıyla müşahitler yazdırırlar. Bütün sandıklara müşahit göstermiş bir siyasi partinin, kendi müşahidi de, kendi partisine oy kullanmayınca o sandıktan, o siyasi partiye (0) oy çıkmış.
Bunun üzerine, foyası meydana çıkan müşahit, söylenmiş:
-Yahu, ben hiç kimsenin bizim partiye oy kullanmayacağımı nerden bilebilirdim ki!
ABDEST ALMAYI UNUTAN VARSA!
Şeyh Ahmed El Melih Camiinin geçmiş yıllarda çok muhterem bir İMAMI VARMIŞ. Adı, ŞEYH MUSTAFA HAZRETLERİ (Mustafa Bilgili) olan bu zatın bir çok kerametleri menkuldür. Bir dostumuz anlattı:
-Şeyh Mustafa Hazretleriyle ilgili bir menkıbe anlatacağım. Lütfen bunu kaydediniz.
Sonra şöyle devam etti:
-Ben 15-16 yaşlarında bir gençtim. Allah’a şükür, o zamandan bu zamana kadar da namazımı kılarım. Mümkün mertebe de cemaatle kılmaya özen gösteririm. O zamanlar evimiz, adı (IMHELLIT IS SOK) olarak bilinen Batı Mahallesindeydi. Bir gün yine Şeyh Ahmed El Melih Camiine gittim. İmam, Şeyh Mustafa Hazretleriydi. Zaten, O’nun arkasında namaz kılmanın tadı bir başkaydı. Şu anda öğle mi, ikindi namazı mıydı hatırlamıyorum. Namaz için ikamet yapıldı. Şeyh Efendi, niyet getirecek ama, bir türlü niyet getiremiyor. Sonra, cemaate döndü:
-Aranızda abdest almayı unutan varsa, gitsin, abdestini tazelesin! dedi.
Saftakilerden biri, bu ikaz üzerine cemaatten çıktı. Abdest almağa gitti. Sonra da öğrendik ki, abdestsiz olduğu için namazı terk eden kişi, “Şeyh Efendi, gerçekten keramet ehliyse, benim abdestsiz olduğumu bilecek!” diyerek kasıtlı ve bilerek namaza abdestsiz durmuştu.
Bu vesileyle, daha bir çok kerametlerini duyduğumuz Şeyh Mustafa Hazretlerini (Bilgili) rahmetle yadediyoruz.
KAFAMI BOZMASINLAR, GELECEK SEÇİM HİZMETÇİMİ ADAY KOYARIM!
Siirt eski Belediye Başkanlarından Rahmetli Hayrettin Özgen’in karşıtları, O’na karşı bir kampanya başlatmışlarmış. Allah rahmet etsin. Gayet kibar, gayet hürmetkâr ve halkını seven biri olduğu bilinen Özgen’in:
-Kafamı bozmasınlar, ben adaylıktan çekilirim. MIDO’YU (Rahmetlinin hizmetçisinin adı) ADAY YAPARIM, onlar da mecburen gider, oy kullanırlar! dediğini iddia ederek, bu söylentiyi yaymışlar.
Şimdi, aynı anekdot AKP ve HDP’liler için kullanılıyor. “İthal malı ne demek. Bu Siirtliler, kafamızı bozmasınlar, gelecek seçim İTHAL MALI ADAYLAR YERİNE, hizmetçilerimizi aday koyarız. Yine mecburi giderler, adaylarımıza oy kullanırlar” dedikleri dilden dile dolaşıyor.
Tabii, Böyle konuşup konuşmadıklarını ancak kendileri bilirler…
AKROSTİŞ ŞİİR
Ebediyete intikalinin 83. Yılı dolayısıyla Cumhuriyetimizin Kurucusu (GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK) ile ilgili AKROSTİŞ tarzda yazdığım bir şiirimi okuyucularımla paylaşmak istedim. Bakalım, beğenecek misiniz:
SAAT BEŞ GEÇMEYECEK ASLA DOKUZU!
G ökyüzünü aydınlatıyor senin o eşsiz ışığın
A sla silinmeyecek yeryüzünden senin o büyük adın
Z aman akmayacak asla bir dakika ileri
İ lerlemeyecek ve daima içinde barındıracak seni
M illetimiz biliyor nasıl kurtardın düşmandan yurdumuzu
U lu gökler şahittir destanlarına ay-yıldızlı ordumuzun
S aat beş geçmedi ve beş geçmeyecek asla dokuzu
T ürkiyem için saat beş geçmeyecek asla dokuzu
A rtık duyulmayacak asla yurdumda düşmanın sesi
F elaketi olacak duyulsa dahi tek bir nefesi
A nlayacak düşman yoktur türkü yenmenin tek çaresi
K anımızla yazdık destanlarımızı biz her zaman
E lbet anlayacak düşman saat beş geçmeyecek dokuzu hiçbir zaman
M ustafa Kemal Atatürk’ten emanet bize bu vatan
A lnının akıyla vermişti mücadeleyi her bir kefensiz yatan
L afta kalmayacak bu saat beş geçmeyecek asla dokuzu
A lnımızın akıyla yazdık biz her destanımızı
T ürkiye için feda ettik her bir damla kanımızı
A na baba kardeş ve hatta çocuklarımız
T ürkiye için feda etmedik mi her varlığımızı
Ü zülme çocuk saat beş geçmeyecek asla dokuzu
R abbim izin vermedikçe kimse dağıtamayacak asla ordumuzu
K orkma çocuk saat beş geçmedi ve beş geçmeyecek asla dokuzu
MUHAMMED CÜNEYT ARITÜRK