Günümüzde turizmin 30’a yakın çeşidi bulunuyor.. Klasik deniz, kum ve güneş, tarih ve kültür turizmi, inanç turizmi, sağlık turizmi, gastronomi turizmi ile doğa ve spor turizmi dalları bu çeşitlerin başında geliyor.
Yakın zamandaki plaj, kum ve güneş turizmi artık neredeyse demode oldu.. Günümüz insanı bir memlekete gitmek için birden çok şeyi görmek doyasıya yaşamak istiyor ve bu nedenle turizm çeşitlendi.
Günümüzde turizmde moda olan çeşitlere baktığımızda bunların çoğunda büyük bir potansiyelimiz olduğunu görüyoruz.. 12500 yıllık köklü bir tarihimiz var ki, bu tarih dünyaca bilinen Göbeklitepe ile eş zamanlı, evliyalar diyarıyız.. Veysel Karani ve İbrahim Hakkı Hazretlerinden Hz.Ali’nin oğlu Muhammed Bin Hanife ve Sultan Memduh’a kadar on binlerce Allah dostu bu topraklarda yaşamış ve manevi açıdan bu toprakları beslemişler.
Vadilerimiz, kanyonlarımız, bakir alanlarımız, dağlarımız ve bunların en başında da güzelliklerine doyum olmayan Botan Çayımız ve vadisi var. Anlayacağınız var da var.. Arada olmayan sanırım yalnızca biziz.
Şimdiye kadar biz gerçek anlamda bu işin içinde olmadık, olamadık.. Bilinçsiz ve kurumsallaşamamış çabalarımız oldu ancak bunlar hep silik ve sonuç getirmeyen çabalar şeklinde gerçekleşti.
Bunun en bariz örneği Siirt’in halen turizm destinasyonlarının arasında yer alamamasıdır.. Geçen gün Barden Otel de turizm potansiyelimizi ortaya çıkarmaya ve tanıtmaya yönelik olarak bakanlığın düzenlediği toplantıda da dile getirdim.. 2003 yılında dönemin Valisi Nuri Okutan’ın TÜRSAP yetkililerin nezdindeki girişimleri sonucu iki turist kafileri Siirt’e geldi. Aradan neredeyse 20 yıla yakın bir zaman geçti ve biz yine aynı arayışın içerisindeyiz.. Turist kafilelerini nasıl getirtiriz diye çaba harcıyoruz.. Yol alamamamızın nedenini kimse bölgede olaylara bağlamasın, Siirt’te o olaylar oluyor da Hasankeyf ve Mardin’de olmuyor mu?
Şuyumuz var, buyumuz var diye ortaya çıkmadan önce bizim öncelikli olarak turizm bilincine sahip olmamız gerekiyor.. Buna sahip oluktan sonra gerisi çorap söküğü gibi gelir.