-Eskiden, tüm doğuya olduğu gibi; Siirt’e tayini çıkan memurlar, çekine çekine Siirt’e gelirlerdi. Lakin Siirt’te görev yapmaya başladıktan sonra, gördükleri misafirperverlik, insanlık ve izzet ile ikram; onları, önceden kulaktan dolma bilgiler ve peşin hükümlerle vardıkları kötü yargılardan ötürü ve Siirt’in gerçek yüzünü görmeleri nedeniyle, gayet mahcup duruma düşürürdü.
-Siirt’in kadim kültürü ve ziyaretleri ile manevi havası, ayrıca onları olağanüstü bir biçimde etkilerdi.
-Hele hele kitelinden, dolmasından, perde pilavına kadar, Siirt mutfağının ev lezzetleri ile çarşı kebabıyla, büryanın tadı, onlara Siirt’i daha da sevdirirdi.
-Konu komşunun ilgi ve alakasından, çarşıdaki esnafın onlara gösterdiği güven, hürmet ve ihtimamdan dolayı; biryandan şaşırırken, öte yandan minnettarlık duygularını bildirmek için söyleyecek söz bulamazlardı.
-Ne mutlu ki, Siirt’e gelen yabancıların Siirt ile ilgili güzel izlenim ve memnuniyetlerinde bir eksilme olmadığını, Yalova’da tarih öğretmenliği yapmış bir meslektaşımın, beni görür görmez, Siirt ile ilgili dizdiği methiyelerden anladım.
-Damadı Siirt’te kamu görevlisi olduğu için, Siirt’teki kızını ziyaret eden hocamız, Siirt’te tam 47 gün kaldığını söyledi. Hiç sıkılmadığını ve gayet memnun kaldığını yineleyip, durdu. Güres Caddesinden, Tillo’suna varıncaya kadar, öve öve anlattıklarından anladım ki; güzel memleketim eski ve köklü yapısından fazlaca bir şey kaybetmemiş.
-Kadim şehir olmak, öyle bir şey olsa gerek.