-Bilindiği üzere, Turizm Varlıkları;
1)Tarihi Varlıklar,
2)Doğal yani Tabii Varlıklar,
3)Kültürel Varlıklar ve Kültür Yapısı olmak üzere, 3 ana katagoriden oluşmaktadır.
-Bu hususla ilgili olarak, ilimiz Siirt’e dair bir değerlendirme yapacak olursak; bu 3 önemli unsurdan biri olan kültürel yapı açısından, Siirt gerek sahip olduğu farklı ve zengin kültürel ürünlerle ve gerekse batının modern kültür hegemoyansının etkisinde daha az kalarak, koruyabildiği kendine has yapıdaki gelenek otantik kültürel yaşamı açısından farklı ve dikkat çekicidir.
-Her şeyden önce Siirt, Evliyalar memleketi olmakla kendini göstermiş manevi bir şehirdir.
-Dünyanın en eski yerleşim bölgelerinden birisi olan Mezepotamya’nın Anadolu’ya çıkış kapısı durumundaki Siirt çevresi, çok eski ve farklı kültürlerin kaynaşma alanı olarak ekstra bir zenginliğe kavuşmuştur. Bu kültürel farklılık ve zenginlik, Siirt’i 1-0 öne atmaktadır.
-Botan Kanyonu ve Pervari Yaylaları ile Dicle Havzası başta olmak üzere; Yaylalar, dağlar, ova ve platolar ile kalker tabakaları arasında oluşan mağaralar ve doğal köprü ve yeraltı dehlizleri ve Güneydoğu Toroslarda Dicle’ye 7 evlat misali kavuşan akarsular, topografik olarak ayrı ayrı doğal güzellikler olarak ortaya çıkarmaktadır.
-Bu; her kesitiyle farklı güzel manzaralar sunan, yeryüzü şekillerinin üzerinde yalçın kayalıklarda yetişen mis gibi kokan nergis çiçekleri ve dağ kekikleri ile yine adeta taşlardan fışkıran menengiçler, sumaklar, dünyanın en kaliteli yaylalarından olan Pervari balının özünü oluşturan enva-i türlü kır çiçekleri; doğal varlıklar açısından bizi, 2-0 öne geçirmektedir.
-Gelgelim dünyanın en kadim ve eski medeniyetleri olan Mezopotamya, Roma ve Pers Medeniyetlerinin tam da kesişme noktasında olan Siirt, tarihi varlıkların ne kadar önemli olduğu konusundaki bilinç eksikliği yüzünden, çok rahat bir şekilde durumu 3-0 getirmede alması en kolay olan sayıyı alamamış; tabiri caizse Üçün ikisinde kalmıştır.
-Geçmişte olan olmuş ve maalesef; definecilerle, dışardan Siirt’e dadanan tarihi eser kaçakçıları ve antika niteliğindeki eski taşları moloz niyetine kullananlar vs. derken bilinç eksikliğinin tetiklediği, büyük yağmalar yaşanmıştır.
-Şimdi elimizde kalana sahip çıkmanın zamanıdır.
-Mevzuyu fazla uzatmadan; ilgililerin ve kamuoyunun dikkatini bu önemli hususa çekmek istediğim için bu yazıyı kaleme alma ihtiyacı duyduğumu belirtmek isterim.
-Zengin ve kadim tarihimize ait eserlerin, bari son mevcutlarının bir arada sergilenip korunacağı, müzenin yapılacak olması; bu konuda atılmış olumlu ve önemli bir adımdır.
-Ulucami çevresindeki mahalli eserlerin ve geleneksel yapıdaki evlerin restorasyon ve rehabilitasyonla gün yüzüne çıkarılıp korunacak olması da; atılan önemli adımlardan biridir.
-Lakin, bu yetmez.
Bilhassa; Siirt tarihinin en kadim bölgesi olan Şirvan Kalesi ve tam bir harabeye dönmüş olan Kormas (İncekaya) Kalelerinin restorasyonlarının yapılması gereklidir.
-Daha önceleri definecilerin delik deşik ettikleri Siirt’in Deyr Bölgesinde kazı ve araştırmalar yapılmalı ve Botan’a inen dünyanın en eski ticaret yolu güzergahlarının bir parçası olan Akabe yolu, aslına uygun biçimde restore edilmelidir.
-Velhasıl çok daha eskisi ve henüz bilinmeyenlerle fazlası var. Bu dile getirmeye çalıştığımız tarihi yapılarımızla ile ilgili olarak, biran önce; bilimsel araştırmaların ışığında Siirt’in kadim tarihi varlıkları arkeolojik ve etnografik anlamda, hak ettiği değere ve bakıma kavuşmalıdır.
-Bunlar yapılmalıdır ki; turizmin en önemli ayağı topal kalmasın.