Yukarıda Doğu Kışla bölgesi; Şeyh Musa’nın aşağısındaki bağlara kadar uzanıyordu. Siirt’in yukarıda, tepenin yamacında böyle sıkışık bir yerde olmasının bir sebebi; Eskiden hem koruma amaçlı hem de kanalizasyon sistemi olmadığı için düz ve nispete çukur yerler bataklıktan dolayı sivrisinek ve sıtma yatağıydı. İnsanlar fazla yerleşemiyorken, bu alanlar kanalizasyon sistemleri yapılınca ovalara iniş oldu. Lakin; Bunun deprem açısından sıkıntılar doğurduğu bir gerçek. Siirt gibi, birçok şehir sonradan aşağılara doğru genişledi. Nüfus artışıyla birlikte ulaşım kolaylığının tetiklediği bu durum, Siirt için 1. derece bölgesi olmamasından dolayı rahatlatıcı görünse de hemen yanı başımızdaki Van ve yakımızdaki Muş’ta büyük bir deprem olması halinde, büyük risk oluşturmakta. Siirt’e yakın alanlarda deprem olduğunda Siirt’te bundan bağımsız değil. Tıpkı Antep, Urfa deprem bölgesi olmadığı halde Maraş depreminde yıkıldığı gibi, Siirt’te de böyle sürpriz bir şey, sıkıntı olmasın diye bu yerlerdeki evlerin sağlam yapılması lazım ya da oraya fazla teveccüh etmemek lazım. Ovalara iniş, aynı zamanda Siirt’teki çevre tarımını da bitirdi. Eskiden tarla olan ya da bahçe olan ya da bağ olan yerlerin çoğu arsaya binaya dönüştü. Tabii nüfus artışının kaçınılmaz sonuçları, bunlar sadece Siirt’te değil, Türkiye’nin dört bir tarafındaki şehirlerde görülen sorunlar, bunu birçok şehirde gözlemlemek mümkün.
-Siirt’in manevi özelliği ve güzelliği; Dört bir tarafının büyük zatlarla ve türbelerle çevrili olmasıdır. Firsef, Halenze, Tillo olsun Baykan’da, Ziyaret’te. Tabii Ziyaret’te önemli bir yer ve herkesin malumu, Veysel Karani Hazretlerinin türbesi orada. Büyük zatlar Siirt’i manevi bir şehir haline getiriyor. Siirt’in konaklama yerlerinin ve ne bileyim Siirt’e ulaşabilirliğinin konforlu yolların olmasında fayda var. Urfa, Mardin manevi turizm ya da Konya manevi turizmde ön plana çıkıyor ama Siirt bunlardan kat be kat kadim bir yapıya ve büyük zatların yaşadığı bir bölge olmasına rağmen, ön plana çıkamamış maalesef. İslamiyet’in ilk yıllarından itibaren birbirinden kıymetli muhterem şeyh ve mellelerin yetiştiği, ilim-irfan yuvası evliyalar kenti Siirt’in bu yönüyle daha fazla öne çıkarılması gerektiği kanaatindeyim. Bu nedenle; Babamın ve dedemin mezarlarının bulunduğu Şeyh Musa mezarlığı ve türbesini ziyaret ettikten sonra, Tillo’nun yolunu tuttum. Güneş hadisesinin düzeneği kaleye çıkıp, cam terasta eşsiz Botan ve baraj manzarasını seyreyledikten sonra, Fakirullah’ın türbesini ve İbrahim Hakkı’nın müzesini ziyaret ettim. Müzedeki o günkü şartlarla oluşturulmuş astronomi ile ilgili matematiksel düzenekler ve her yıl gün-gece eşitliğinin yaşandığı ekinoks tarihlerinde Fakirullah’ın türbesini aydınlatan güneş düzenekleri çok etkileyici. Zamanında burada ne büyük ilimler ve âlimler olduğunun da bir göstergesi. Tillo’dan eşsiz Botan manzarasını seyreyleyip, başka bir noktadan Botan Kanyonu’nun eşsiz güzelliğini seyreylemek için, Rasılhacar’ın yolunu tutmamak olur muydu? Kalker taşlarından oluşan tabakalar üzerinde erime sonucu oluşan ve coğrafyada karstik şekiller olarak adı geçen doğal köprü, mağara ile Taşbaşı adı verilen kaya bloğunu ve Botan Nehrinin asilce kıvrılan derin kanyonu izlemek zevkti. Hele hele arkadaşım Cahit Akkoyun’la arabayla Taşbaşı’na kadar gitmek ayrı bir konfordu. Hatırlıyorum da daha önce; Rasılhacar’a varmak için saatlerce yürümek zorunda kalıyorduk. Araçla bu eşsiz manzaraya kadar ulaşmak yaşlısıyla, çocuğuyla herkesin gitmesini mümkün kıldığı için çok güzel olmuş. Ilısu Barajının yükselen suları; Botan’ın güzelliğine ayrı bir güzellik katmış. Gırgıra alınan, Ali Arı milletvekili adayıyken; Siirt’e deniz getireceğim vaadinde bulunmuştu. Şakaydı gerçek oldu. Baraj gölü üzerinde tekne turları başlamış durumda.