-Şu tarihi; bir de saptırmadan, eğmeden bükmeden bir anlatsalar da biz de doğruyu bilsek. Acaba neden; aynı dönemlere ait olaylar ve o gün yaşayan lider ya da tanınmış simalar ve şahıslarla ile ilgili olarak, çok çok farklı, hatta taban tabana zıt şekilde anlatan tarih hikâyeleriyle karşılaşıyoruz.
-Bir kere; en başa koyabileceğimiz neden, tarihin, devletlerin ideolojilerinin kurbanı olmasıdır. Devletler tarihleri ile ilgili olarak; milli duyguları kabartmak gayesi gibi, en masumane bir sebepten dolayı, geçmişleriyle ilgili kötü ve olumsuz hadiseleri örtbas etmeye çalışırken, kendi lehlerine çıkarımlar sağlanabilecek olanlarını, tabiri caizse; şişirdikçe şişirirler. Genellikle kazandıkları savaşları, allandıra ballandıra ve yine tabiri caizse; bire bin katarak anlatırlar. Aralarındaki savaşlarda; iki taraf da kendini haklı gösterir.
-Bir başka sebep, özellikle bizim gibi doğu ülkeleri için oryantalistlerin devreye girip. Batı gözüyle, doğuyu yorumlamalarıdır. Burada da bizdeki hastalık derecesinde olan kompleks, batılılar bizden daha iyi araştırır ve bilir, düşüncesi devreye girer. Batılı tarihçiler bu zafiyetten faydalanarak, keyiflerince atıp tutarlar. Hiç bilmedikleri memleketleri bir sefer gezip incelemeyle, bülbül kesilirler ve bizimkiler bu sahte bülbüllere kulak verirler. Batılıların bir de ajanları var ki, onlar ilgili konularda çok bilgilidirler, fakat art niyetli oldukları için, tarihi ince taktiklerle tahrif eder, dururlar.
-İçerideki gruplaşmalarda tarihin saptırılmasında rol oynamaktadır. Gruplaşıp inatlaşanlarda gri yoktur. Sadece siyah ve beyaz olarak nitelendirirler her şeyi, sloganlaşmış beyin diliyle kendi varsayımlarını her zaman beyaz görürken, karşı cephedekileri hep kara görürler ve karalama maksadıyla tarih hakkında yalan üstüne yalan uydururlar.