-Eskiden Siirt merkezi ve Tillo ile civarındaki köy ve kasabalarda, ağırlıklı olarak Arapça konuşulduğu için; bir benzeri Mardin ve Midyat-Estel’de olduğu gibi, yörede konuşulan Arapça’nın etkisiyle, Türkçe telaffuzda ayrı bir aksan oluşmuştur.
-Biz, bu aksana; “Siirt Aksanı” diyebiliriz.
-Türkçe’nin okullarda yazı dili üzerinden öğrenilmesi, Siirt’in merkez ve çevresinde Karadeniz şivesi, Ege şivesi, ya da Doğuda Diyarbakır, Erzurum şiveleri gibi herhangi bir şive olmaksızın, tamamen İstanbul lehçesiyle konuşulmasına vesile olmuştur.
-Siirt merkez ve Tillo çevresinde dilimiz Türkçe’nin, yazı dili itibari ile temeli olan İstanbul Türkçe’sinin konuşulmasına karşın, gırtlak ve genizden konuşulan nispeten kaba diyebileceğimiz bir aksan ortaya çıkmıştır.
-Bu aksanın oluşmasında, Arapçadaki gırtlaktan çıkarılan “ayn”, “kaf” ve “kalın ğ” gibi harflerin sesleri etkili olmuştur. Çünkü yöredekiler, ilk dilleri olan Arapça’dan sonra, Türkçe öğrenmek durumunda kalmışlardır.
-Ayrıca, Siirt aksanında yine Arapça’dan gelme bir alışkanlıkla, harflerinin titretilerek söylenmesi, Siirt aksanında konuşulan Türkçe de bir sertlik oluşturmaktadır. Bu da konuşma esnasında geliyorrrsun, gidiyorrrsun gibi, konuşma usullerine sebep olmaktadır.
-Aynı zamanda Siirt aksanıyla konuşulurken; “sen geliyor musun”? denileceğine, böyle olması gereken soru ibaresi; “sen geliyorsun!” şeklinde vurguyla yapılmaktadır.
-Kısacası, genel olarak Siirt aksanı, gırtlak ve genizden çıkarılan sesli ve kalın harflerden oluşan hecelerden mütevellit kelimelerin çokça kullanıldığı, t ve r gibi sert harflerin üzerine basarak, bastıra bastıra konuşulan ve soru cümlelerinde soru takısı kullanmadan, sadece vurgu ve tonlamalarla soru sorulan bir aksandan oluşmaktadır.
-Arapça bilen bir Siirtli, tıpkı Arapça’nın Külti lehçesinin Siirt ve çevresindeki kolları ile konuşurken, aynı tarzı bilenlerin, hemen bu Siirtlidir şeklinde bir tespit yapabilecekleri gibi, Türkçe konuşurken de aksanından evet bu büyük ihtimal Siirtlidir, diyebilmektedirler.