Zaman içinde; önce ataerkil aileden, çekirdek aileye doğru evrildi ve böylece gitgide küçüldü aile yapımız.
-Çekirdek aile yapısının hakim olmaya başlaması ve kent yaşamının hızlı bir biçimde köy yaşamının yerini almasının neticesinde; ailelerin sahip oldukları çocuk sayılarını ciddi biçimde azalmaya başladı. 8-10 çocuklu ailelerle başlayan serüven, 5-6’lardan, 3-4’lere ve geldiğimiz evrede 1-2’ye düşürdü çocuk sayısını. Küçük evlere sıkışmış geniş ailelerden, geniş evlerdeki küçülmüş ailelere dönüştü, aile konseptimiz.
-Gelelim aileler arası ilişkilere ve özellikle komşuluk ve akraba ilişkilerine.
-Bundan 20-25 yıl öncesine kadar, büyük şehirlerde zayıflamış olsa bile orta ve küçük ölçekteki şehirlerde; komşuluk ve akraba ilişkileri sıcak ve samimi bir ölçüdeydi.
-Hızlı göç neticinde; birbirini tanımayan, birbirinin geçmişini ve kültürünü bilmeyen çokça sayıda insan toplaştı, özellikle yeni kurulan semtlerde ve mahallelerde durum böyle seyretti. Çarpık şehirlerin hengamesi ve kargaşında, geçim ve mal derdine düşen insanlar, çarpık kapitalizmin dişlileri arasında sıkışıp, gitgide birbirlerini unutur oldular.
-İnternetin devreye girmesiyle, düşülen sanal mecra ve sosyal medya alanları, insanları değil akraba ve mahalleliler; evdeki bireylerden bile uzaklaştırır oldu. Artık herkesin elinde telefon ve benzeri bir aygıt, chet, oyun vs gibi şeylerle o kadar oyalanmaya başladı ki insanlarımız; evdeki kardeşlerini ve ebeveynlerini bile unutur oldular.
-Bu vahim durum; tam bir “Sosyal Afet ve felaket.