Mizahımızın piri olarak kabul edilen Nasrettin Hoca Merhuma mal edilen bir anekdot vardır. Oğluna bir testi vererek, çeşmeye gitmesini ve su doldurmasını isteyen Hoca, suratına okkalı tokat atarak:
-Dikkat et, testiyi kırmayasın, ha der!
O sırada, yanında olan bir dostu, sitem ederek:
-Hoca, çocuğa tokat atmak haksızlık değil mi! Testiyi kırmış değil ki, tokat atasın!
Hoca, bunun üzerine ibret alınması gereken şu cevabı verir:
-Testiyi kırdıktan sonra, tokat atmışsın ne anlamı var. Tokadı peşin atacaksın ki, aklı testide olsun. Kırmadan suyu doldurup, getirsin…
Nasrettin Hoca’ya mal edilen bu gibi anekdotlar okuyanları, dinleyenleri gülümsetse bile gerçekte çok önemli mesajlar içerirler. Bugünkü yorum yazımızda, Hocamızın bu anekdotundan yola çıkarak, deprem konusunda bazı gerçeklere dikkatleri çekeceğiz.
Son yaşanan Elazığ merkezli 6.8 şiddetindeki depremin sonucu olarak 40 vatandaşımız canlarını kaybederken, 2 bin kadar vatandaşımız da yaralandılar. Ölen ve yaralanan canlar yanında, bir de yıkılarak enkaza dönen yapılar var. Bu deprem, ülkemizi maddi ve manevi açıdan bir hayli sarsmıştır, buna şüphe yok.
Televizyonlardan izlediğimiz kadarıyla, depremzedeler için yurdun dört bir yanından giden ekipler (UMKE, AFAD, 112 ACİL, İTFAİYE, SAĞLIK GİBİ) gerçekten canla başla ve adeta aşkla çalışarak, hayat kurtarmak için takdir edilecek bir çalışma sergilediler. Bu bakımdan hepsini de can-ı gönülden kutluyoruz. Ne var ki, Devlet büyüklerimizin ve erbabı siyaset olarak bilinen zat-ı muhteremlerin, hemen deprem bölgesine koşarak depremzedelere (Sizin yanınızdayız, hiçbir eksiğinizi, gediğinizi açık bırakmayacağız, sizi şefkatle kucaklayacağız) türünden demeçler vermelerine pek anlam veremedik. Devlet büyüklerinin deprem bölgelerine intikalleri inanın ki çalışmalarda zaman-zaman duraksamalara ve aksamalara bile yol açmıştır.
Doğrusunu isterseniz, bir deprem ülkesi olarak bilinen Türkiye’de, deprem konusunda hiçbir önlem almayan ilgililerin ve yetkililerin bu demeçleri bize hiç de inandırıcı gelmedi. Adeta (GELİYORUM) diyen depremi tevekkülle bekleyen ve kadere bağlayan düşünce, sığ bir düşüncedir.
1999 depremini müteakip çıkarılan ve hala yürürlükte olan DEPREM VERGİSİNİN paraları nereye gitti. Toplanan vergilerden Depremlerin önlenmesiyle ilgili hiçbir harcama yapıldı mı! Oysa, 19 yıldan beri deprem vergisi adı altında toplanan paralarla, deprem konusunda gerekli önlemler alınsaydı ölümler, yaralanmalar ve yıkımlar yaşanmayabilirdi.
Diyelim ki, deprem vergisi adı altında toplanan paralar, merkez bankasındaki ihtiyat akçesinin (KEFEN PARASI) harcanması gibi, hazineye aktarıldı ve kullanıldı. Peki, yaşanan depremlerden ders alarak, mevcut binaları kontrol ettirmek, depreme dayanıklılık riskini ortaya çıkartmak da mı aklınıza gelmedi. Hem, yaşanan ölümlü depremlerden sonra Türkiye’nin dört bir yanında inşaatlar yükselmeğe devam ederken, gerçek anlamda bir kontrol mekanizması kurarak, denetlemek de mi aklınıza gelmedi.
Yapsatçıların namuslularını tenzih ederek belirtelim ki, yapılan inşaatların demirinden, çimentosundan çalmak müteahhitlerin vazgeçilmez karakterleri(!) gibidir. Bir inşaatın, daha temel aşamasındayken kontrol ettirilmeye başlanması, temelinin derinliği, konulan demirin, çimentonun, kumun uygunluğu kontrol ettirilerek, statik hesaplaması yapılırsa, depremlerde binalar yıkılmaz, dolayısıyla yıkıntılar altında kalarak ölenler de olmazdı! Olsa bile, asgari ölçülerde kalır.
Günümüz, Japonya’sında, alınan tedbirler sayesinde 9 şiddetindeki depremlerde bile ölen, yaralanan olmuyor. İnternetten gökdelenlerin sallandıklarını gösteren videoları izleyerek, bu gerçeği gözlerinizle görebilirsiniz! Demek oluyor ki, öldüren depremler değil, demirinden, çimentosundan çalınan, kalitesiz kumların kullanıldığı, statik hesabı yapılmadan gelişigüzel yükselen yapılar öldürücü olmaktadır.
Sözü dönüp dolaştırıp, Nasrettin Hoca merhumun testi anekdotuna getirelim. Adına devlet dediğimiz mekanizmanın ilgili kurum ve kuruluşları, inşaatlar yapılırken, kontrolleri gerektiği gibi yapsalar, yaptığı inşaatın demirinden, çimentosundan çalan müteahhitlere okkalı tokat atsalar (yüksek ceza yazsalar) inanın ki, Japonya’da olduğu gibi, depremler biz de de öldürmezdi!
Bizim Siirtçe lisanımızda bir deyim vardır. (MIT ICREYK, DEPKİ ELEYK) deriz. Bunun anlamı şudur (AYAKLARINI UZAT ‘ÖL ANLAMINDA’ SENİN İÇİN AĞLAYAYIM.) Bizim devlet büyüklerimizin deprem bölgesine koşuşarak ağlaşmalarını, bu Siirtçe deyimden daha güzel anlatacak bir deyim daha var mı acaba!!!
TAŞLAMALAR
TESTİLER KIRILMADAN
TEDBİRLER ALINMALI
DEPREM GELECEK GİBİ
GEREKEN YAPILMALI
KANAL İSTANBUL İÇİN
HARCANACAK PARAYLA
ÇÜRÜK EVLERİ YIKIP
YENİ EV YAPSANIZA
(DEPREM VERGİSİ) DİYE
TOPLANAN PARA NERDE
KEFEN PARASI GİBİ
KAYNATILDI ELBETTE
KANAL İSTANBUL İŞİ
RAFA KALDIRILMALI
ÇÜRÜK BİNALAR VARSA
SÜRATLE EL ATMALI
YORUMLAR