Restorasyon sonrası yıllarca bozuk kaldıktan sonra Cengiz Işık ve ekibinin çalışmaları sonucu işlerlik kazanarak gece ve gündüzün eşit olduğu 21 Mart ve 23 Eylül günleri (ekinoks günleri) TİLLO’DAKİ IŞIK HADİSESİ artık izlenebilirken, bizim anımsadığımız Tillo’daki el yazması eserler olmaktadır. Bu konuda gerek İbrahim Hakkı Hazretleri ve gerekse diğer ilim adamlarının mevcut el yazması eserleri hakkında samimi temennilerimiz var.
Bilindiği gibi, İsmail Fakirullah Hazretleri’nin talebesi İbrahim Hakkı Hazretlerine ait “MARİFETNAME” adlı meşhur eseri müteaddit defalar basılmışsa da, bu baskıların hatalarla ve noksanlarla dolu olduğu belirtilmektedir. Bu bakımdan, MARİFETNAME’NİN oluşturulacak bir bilim heyeti tarafından incelenerek yeniden bastırılması çok yerinde olacaktır. Bu suretle MARİFETNAME’nin orijinale en yakın basımı gerçekleştirilebilir. Bunu yapmak, IŞIK SİSTEMİNİ gözlemlemekten çok daha önemlidir.
Hicri 1194 miladi 1780 yılında 22 Haziran günü vefat eden İbrahim Hakkı Hazretleri 77 yıllık ömrüne başta “MARİFETNAME” adındaki meşhur eseri olmak üzere çok sayıda eserler sığdırmıştır. Kendi ifadesine göre telif ettiği kitapların sayısı 15’tir. İbrahim Hakkı Hazretlerinin bilinen diğer eserleri şunlardır: “İlahiname”, “Tuhfet-ul Kiram”, “Nuhbet-ul Kelam”, “Meşarikul-Yuh”, “Sefine-i Nuh”, “Kenzu’l-Futuh”, “Definetu’r-Ruh”, “Ruhu’ş-Şuruh”, “Ülfetü’l Enam”, “Urvetu’l-İslâm”, “Hey’etü’l-İslâm”, “Ruz-Nâme”, “Seyr-u Süluk”, “Süluk-u Tarik i’l Fenâ”, “Lubb-ul Kulüb.” Maalesef, İbrahim Hakkı Hazretlerine ait bu eserlerin hiç biri ne tercüme edilmiş, ne de basılmışlardır.
Fakirullah Hazretlerine ait Türbenin restorasyonu sırasında Kalet-ül Üstat ve Kulleül Üstat arasında mevcut Işık düzeneğinin ancak 60 yıl sonra tekrar faal hele geçirilebilmesi Tillo’nun bilim açısından önemini bir kere daha ortaya koymuştur.
Elbette, İbrahim Hakkı Hazretleri sadece kurduğu ışık düzeneğiyle anılacak bir zat değildir. Biliyoruz ki, değerlendirilmeleri gereken bir hayli eserleri vardır. Bu açıdan diyoruz ki Siirt Üniversitesi bünyesinde “İBRAHİM HAKKI ARAŞTIRMA MERKEZİ” kurulmalı ve Tillo’daki eserler bilim dünyasına kazandırılmalıdır.
Böyle bir araştırma merkezinin kurulması halinde bundan İlimiz ve Tillo adına çok yararlı sonuçların alınacağına yürekten inanmaktayız. Her fırsatta bu düşüncemizi dile getirmekte böylece ilgililerin ve yetkililerin dikkatlerini çekmeğe çalışmaktayız.
Erzurum’da, Atatürk Üniversitesi bünyesinde kurulmuş bir “İbrahim Hakkı Araştırma Merkezi” vardır. Elbette, Erzurumluların ve Atatürk Üniversitesinin bu çabalarını takdirle karşılamamız gerekir. Ancak, böyle bir bölümün bir an önce Siirt Üniversitesinin bünyesinde de kurulması gerektiğine yürekten inanmaktayız. Çünkü İbrahim Hakkı Hazretlerinin eserlerinin yüzde yüzüne yakını Siirt’te ve Tillo ilçemizde bulunmaktadır. Hem, Tillo’da sadece İbrahim Hakkı Hazretlerine ait değil, birçok bilim adamlarına ait Arapça-Osmanlıca el yazması eserlerin bulunduğu da bilinen gerçeklerdendir.
Siirt Üniversitesinin bünyesinde, Siirt’in geçmişe yönelik kültürünü araştırmak açısından böyle bir bölümün kurulması ve öğretim görevlilerinin bu konularda tezler hazırlamağa teşvik edilmeleri, İlimizin kültürel zenginliklerinin ortaya çıkarılması açısından çok önemlidir. Öyle tahmin ediyoruz ki, sadece Tillo ilçemizde 500’ün üzerinde yazma veya Arapça-Osmanlıca eserler bulunmaktadır. Bu eserlerin incelenmeleri, tercüme edilmeleri ve günümüz insanlarına kazandırılmaları gerekir.
Tillolu hemşerilerimizin muhafazasında olan yazma eserleri görmek ve bunca eserlerin her an için kaybolma riskiyle karşı karşıya olduklarını bilmek, gerçekten acı vermektedir. Kaba tabiriyle bu eserlere ancak öküzün, trene baktığı gibi bakmak zorunda kalmak daha da acı verici olmaktadır.
Siirt Üniversitesi bünyesinde “İbrahim Hakkı Araştırma Merkezi” kurulması durumunda, çok sayıda eser yok olmaktan kurtarılacak ve günümüz insanlarının hizmetlerine kazandırılacaktır. Bu eserlerin mikrofilmlerinin bile alınıp, alınmadıklarını bilemiyoruz. En kısa bir zaman dilimi içinde, yangın ve benzeri tabii afetlere karşı korunmak amacıyla da olsa, yazma eserlerle Arapça-Osmanlıca eserlerin kayıt altına alınması gerekeceğini hatırlatıyor, bir İlim yuvası olan Üniversitenin öncelikli olarak bu konuya eğilmesini temenni ediyoruz.
Eski Valilerimizden Sayın Necati Şentürk’ün çabalarıyla İsmail Fakirullah Hazretlerinin ahfadlarından (torunlarından) Sultan Memduh Hazretlerine ait “DİVAN-I KEBİR”in tercüme ettirilerek basımı gerçekleştirilmişti. Elbette, bu eserin edebiyatımıza kazandırılması büyük bir hizmettir. Elde tek bir nüshası bulunan böylesine görkemli bir eseri, işin ehillerinden oluşan bir ekibe tercüme ettirerek, aslı ile birlikte yayınlatılması, bu eserden yararlanacakların sayılarını arttırmak yanında, Tillo’nun ve Siirt’in tanıtımı açısından da çok isabetli olmuştur.
Temenni ederiz ki, SULTAN MEMDUH HAZRETLERİNE AİT “DİVAN-I KEBİR”İN tercüme ettirerek bastırılması gibi başta “MARİFETNAME” olmak üzere, İbrahim Hakkı Hazretlerinin eserlerine de gereken ilgiyi ve alâkayı göstersin. Milli Kültürümüze ve edebiyatımıza kazandırsın.
ANEKDOT
Kerametleri müritlerinden menkul Siirtli Şeyhlerden biri ölmüş. Cenaze törenine binlerce kişi katılmış. Şehrimizde bulunan bir yabancı da, bu muazzam cenaze törenini görünce ve vefat eden kişi için “ÇOK BÜYÜK BİR ÂLİMDİ” denildiğini öğrenince, merak ederek Siirtli dostuna sormuş:
-Şeyh Efendi Hazretlerinin yayınlanmış kaç eseri var?
Şeyh Efendinin müridi, büyük bir ciddiyetle cevap vermiş:
-Kitapları yok ama tam 25 çocuğu var!