Zaman-zaman (Türkiye darül-İslam mı, dar-ül harp mi) tartışmalarının yapıldığına şahit oluruz. Ülkeyi talan edenlere, har vurup harman savuranlara göre TÜRKİYE DARÜL HARP HÜKMÜNDEDİR. Bir ülke DARÜLHARP ise o ülkede yaşayan Müslümanlara her türlü hile, hurda, vurgun, talan helal!!!
Aklı evvellerin yorumlarına göre DARÜLİSLAM, şeriatla yönetilen ülkelerdir. Şeriatla yönetilmeyen bütün ülkeler DARÜLHARPTİR. Bu anlamda Türkiye’nin de DARÜLHARP olduğu iddiasındadırlar!
Oysa, gerçek hiç de öyle değildir. Bir ülkede yaşayan Müslümanlar namazlarını serbestçe kılabiliyor, oruçlarını tutabiliyor, kısacası İslam dininin şartlarını yerine getirebiliyorlarsa, orası DARÜLİSLAMDIR!
“Türkiye DARÜLHARBTİR” diyenlere sorun bakalım namazlarına, oruçlarına, hacca gitmelerine, zekât vermelerine mani olan bir kanun, bir kural bir yasa var mı! Hırsızlıklarına kılıf uydurmak için (TÜRKİYE DARÜLHARBTİR) diyenler gerçekte sahtekâr, şerefsiz, adi kimselerdir. Onlar (DEVLETİN MALI DENİZ, YEMEYEN DOMUZ) zihniyetine sahip tıynetsizlerdir. Hem, İslam dininin özünde gayrimüslimlerin haklarını gaspetmek, Müslümanların haklarını yemekten daha büyük bir vebaldir. Çünkü ahrette Müslüman, Müslümana olan hakkını hasenatlarından alırken, gayrimüslim, Müslümandan olan alacağını imanından talep eder!
Evet ve maalesef yaşanan vurgunlar, talanlar, soygunlar, alınıp-verilen rüşvetler, hakkı huzur, yönetim kurulu üyeliği ve sair unvanlarla birilerine üç-dört yerden bol kepçe maaşlar ödenirken, milyonlarca kişinin işsiz, aç ve sefil kalmaları, Türkiye’nin DAR-ÜLHARP olmasıyla ilişkilendirilmektedir. Elbette, bunu açık söylemiyorlar ama tatbikatta gerçekleşen budur. Kendilerine göre onlar ve onlara hizmet edenler Müslüman, diğerleri ezilmeyi, sömürülmeyi hakketmiş İslam dininden bihaber kimselerdir!
Türkiye’deki yağmacı, vurguncu, talancı zihniyete göre Türkiye DAR-ÜL HARPTİR. Bunun için VURGUN, TALAN, YALAN, DOLAN MUBAHTIR. Peki, dini kurallar çerçevesinde bir yerin DAR-ÜL İSLAM MI, DAR-ÜL HARP Mİ olduğunun şartlarına bir bakalım. Kararımızı buna göre verelim.
DAR-ÜL İSLAM demek, Müslümanların hâkimiyetleri altında olan, dini vecibelerini yerine getirmek konusunda hiçbir çekinceleri olmayan yerlerdir. Müslümanların emniyet içinde dini görevlerini yerine getirebildikleri ülkeler de velev ki başka dinlerin yaygın olduğu ülkeler olsalar dahi DAR-ÜL HARP sayılmazlar. Bir yerin DAR-ÜL HARP sayılmasının birinci ve ön önemli şartı, dini kuralların yerine getirilememesi, buna bir müdahalenin olması durumudur.
Yani, Türkiye’nin DAR-ÜL İSLAM OLDUĞU kesin iken, meselâ Almanya, Fransa, İtalya ve ahalisinin büyük çoğunluğu Hristiyan olan ülkelerde Müslümanlar namaz kılıyor, oruç tutuyor, dini vecibelerini rahatlıkla yerine getirebiliyorlarsa DAR-ÜL İSLÂM sayılmasalar bile, DAR-ÜL HARP hükmünde sayılmazlar.
Bir ülke düşünün ki ibadete açık 100 bine yakın camii ve mescidi var. 160 bin din görevlisine maaş ödemektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı adı altında din hizmeti veren resmi bir kurumu vardır. Bütçeden en yüksek payı almaktadır. Kur’an kursları, müftüleri, vaizleri, imamları, müezzinleri bulunmaktadır. İşte Türkiye budur. Bu ülkeye nasıl DAR-ÜL HARP diyebilirsiniz! Devletimiz bir kısım dinî hizmetleri bizzat deruhte etmiş ve bu hizmetleri yürütmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurmuştur. Vaazlar kürsülerden dinî telkin etmekte, İslâm’ı anlatmaktadır. Bütün vilâyet ve kazalarda fetva mercii olan müftülükler, fiilen hizmet görmekte, yüzlerce Kur’an Kursu faal olarak çalışmaktadır. Ezan, cemaat, cuma, bayram ve hac gibi İslâmî şair canlı ve hayattar olarak varlığını devam ettirmektedir. Binlerce cami ve mescitlerden, günde beş kere Ezan-ı Muhammedi okunmakta, cemaat namazları, cuma ve bayram namazları serbestçe kılınabilmektedir. İsteyen Müslümanlar hac ve umre ibadetini yapabilmektedirler. Kur’ân-ı Kerîm’in ve İslâmî eserlerin neşriyatı rahatlıkla yapılmaktadır. Dinî bayramlar resmen tatil günü olarak kabul edilmiştir. Müslümanlar evlâtlarına istediği ismi koyabilmekte, hatim duası, mevlit, sünnet düğünü gibi örf ve âdetler varlığını devam ettirmektedir. Din derslerinin okutulması mecbur tutulmuştur. Devletin açmış olduğu binlerce Îmam-Hatip Okulu ve dinî yüksekokullardan, ilahiyat fakültelerinden din adamı yetişmektedir. İslâm ülkelerine gidiş geliş serbesttir. Devletin radyo ve televizyonlarında dinî programlar halka takdim edilmekte, özellikle mübarek gecelerde ve Ramazan ayında bu programlar yoğunlaştırılmaktadır.
Türkiye’nin DAR-ÜL HARP olduğunu iddia edenler, gerçekte kendi vurgunlarına, talanlarına, İslam dışı hareketlerine kılıf uydurmak isteyenlerdir. Kaldı ki, DAR-ÜL HARP olan yerde dahi işlenen günah, İslami açıdan ayniyle günah hükmündedir. Çalınan, yağmalanan, talan edilen milyonlarca insanların hakları, hukuklarıdır. Gayri Müslimlerin haklarına, hukuklarına tecavüz etmek ile bir Müslümanın hakkına, hukukuna tecavüz etmek arasında bir fark yoktur. Kaldı ki, gayri Müslimin hakkına tecavüz edilirse, o gayri müslimin kıyamet gününde karşılık olarak dinini isteyebileceği söylemleri bile vardır.
Maalesef bu ülkede, DAR-ÜL HARP kılıfı altında Müslüman ayağına geçinen, ancak gâvurun bile yapmadığı vurgunları, talanları yapanlar var!
YORUMLAR