Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Cüneyt ARITÜRK
Cüneyt ARITÜRK

Uğur Mumcu ve Gaffar Okkan Suikastleri!!!

Uğur mumcu ve Gaffar Okkan suikastlerini aynı yazıda kaleme almamızın sebebi yıl değişik olsa bile her ikisinin de gün olarak 24 Ocak’ta suikaste uğramış olmalarıdır. İki suikastı yıl sırasına göre okuyucularımızın dikkatlerine sunuyoruz:

UĞUR MUMCU SUİKASTI

Uğur Mumcu, cumhuriyet tarihimizin yüz akı  Gazetecilerinden biridir. 24 Ocak 1993 yılında uğradığı menfur bir suikast sonucu şehit edilmişti.

Yıllar süren mahkemeler sonucu Mumcu davasında üç sanık cezalandırıldı ama olayın arkasındaki isimler bulunmadı, cezalandırılmadı. Mumcu Ailesi, “Mahkemenin verdiği karar onansa bile, cinayete azmettirenler ortaya çıkmadığı sürece, dosya bizim açımızdan kapanmış sayılmayacaktır,” diyor. Davanın zamanaşımı süresi doldu.

Uğur Mumcu, gazeteciyi şöyle tarif eder:   “Gazeteci, haber ve bilgi kaynağına en çabuk ulaşan ve bu kaynaklardan edindiği bilgi ve haberleri okurlara sunan insandır. Gazetecinin bu görevini yapabilmesi için habere, olaya, olguya, belgeye ve bilgiye dayalı yazılar yazması gerekir. Bunun için de gazetecinin güvenilir kişi olması zorunludur. Sır saklayan, haber ve bilgi kaynağını gizlemesini bilen, gerektiğinde hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan insan, gazetecidir.”

Uğur Mumcu Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. Öğrencilik yılında Hukuk Fakültesi Öğrenci Derneği Başkanlığı yapmıştır. Fakülteden mezun olduktan sonra uzun süre Avukat olarak görev yapmıştır. Yaşamı boyunca cumhuriyeti, Atatürk ilke ve inkılaplarını savunmuştur. YÖN, KİM, ANT, Devrim, Türk Solu ve Ankara Hukuk Fakültesi dergilerinde, Akşam, Milliyet, Yeni Ortam ile Cumhuriyet Gazetelerinde yazarlık yapmıştır.

12 Mart 1971 darbesinin ardından 17 Mayıs’ta gözaltına alınan Mumcu, Mamak Askeri Cezaevi‘nde yaklaşık bir yıl yatmıştır. Yedi yıl hapse mahkûm edilen Mumcu, Yargıtay’ın kararı bozması üzerine 10 Ekim 1972’de serbest bırakılmış ve askerlik görevine alınmıştır. Tuzla Piyade Okulu’nda verilen 3 aylık eğitimden sonra, okul yönetimi tarafından “kötü hal ve düşünce sahibi” şeklinde suçlanarak ve yedek subaylık hakkı elinden alınarak askerlik görevini “er” olarak tamamlamak zorunda bırakılmıştır. Ağrı’nın Patnos ilçesine gönderilen Mumcu, 31 Ocak 1974’te askerliğini (SAKINCALI PİYADE ERİ) olarak tamamlamıştır.

Askerlik görevini er olarak yapmak zorunda bırakılması dolayısıyla: “Evet, evet ne olursa olsun, ben Patnos dağlarında halk çocuklarıyla er olarak askerlik yapmayı, emekli olduktan sonra siyasal iktidarın uzattığı yönetim kurullarında, on binlerce lira para alan orgeneral olmaya değişmem.” diyen Mumcu, bilahare yedek subaylık hakkı ve aylıkları için açtığı maddi tazminat davasını kazanmıştır.

1977’den itibaren yalnızca Cumhuriyet Gazetesi’ndeki Gözlem adlı köşesinde yazmaya devam eden Mumcu, bunu 1991 yılının Kasım ayına kadar sürdürmüştür. Mumcu’nun (SAKINCALI PİYADE) adlı kitabında sitayişle bahsettiği yedek subay Siirtlidir.  (Sakıncalı Piyade) ve (Bir Pulsuz Dilekçe) adlı kitaplarını 1977’de yayımladıktan sonra 1978’de (Büyüklerimiz), 1979’da (Çıkmaz Sokak) ve 1981’de terörün silah kaçaklığıyla ilgisini ortaya koymak ve kamuoyunu bu konuda uyarmak amacıyla yazdığı “Silah Kaçakçılığı ve Terör” adlı kitapları yayımlamıştır.

Papa’yı öldürme girişiminde bulunan Mehmet Ali Ağca’yı inceleyen Mumcu’nun çalışmaları 1982’de Ağca Dosyası adıyla yayımlandı. 1983’de onunla cezaevinde röportaj yapan Mumcu, daha sora Papa-Mafya-Ağca adlı kitabını yayımladı. 1987’de araştırmacı gazetecilik açısından büyük bir başarı kabul edilen Rabıta ve 12 Eylül adlı kitapları yayımlanan Mumcu’nun, 1991’de en önemli araştırmalarından biri olan Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925 adlı kitabı yayımlandı.

Bir süre Milliyet Gazetesi’nde yazılar yazan Mumcu, bu gazetede yönetim değişikliği yapılması üzerine yeniden  Cumhuriyet Gazetesi’ne dönmüştür.

Evet, Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993’de düzenlenen bir saldırı sonucu hayatını kaybetti. Arabasına kurulan ve patlama gücü yüksek C-4 plastik patlayıcısından oluşan harekete duyarlı bombanın patlamasıyla katledilen Mumcu’nun cinayet failleri hala bulunamadı.

GAFFAR OKKAN SUİKASTI

Şehrimizde, (GAFFAR OKKAN) adı verilen bir cadde bulunmaktadır. Bahçelievler Mahallesi Demokrasi Meydanının hemen üstünden ve Ticaret Odasının önünden geçen bu caddeye (GAFFAR OKKAN) adının verilmesinin sebebini bilenler var, bilmeyenler  var.

Gaffar Okkan, Diyarbakır Emniyet Müdürü olarak görev yapmaktayken, 2001 yılının 24 Ocak günü Şehit edilmişti. O gün, yani 2001 yılının 24 Ocak günü Diyarbakır’da, İl Emniyet Müdürlüğü binasından ayrıldıktan hemen sonra Şehitlik Semti Sezai Karakoç Bulvarı’nda makam aracının içinde uğradığı silahlı saldırı sonucu 5 polis arkadaşıyla birlikte şehit edilen Ali Gaffar Okkan’ın adının yaşatılması için Türkiye’nin birçok illerinde, hatta ilçelerinde bile adı caddelere verildi. İşte, (GAFFAR OKKAN) adının verildiği bu caddelerden biri de Şehrimizde bulunmaktadır. Şehrimizde özellikle bu  caddeye adının verilmesinin esprisi ise daha önce aynı cadde üzerinde Siirt İl Emniyet Müdürlüğü binasının bulunmasından kaynaklıdır.

Suikasttan uzun yıllar sonra devlet yetkilileri, saldırının arkasında Hizbullah‘ın olduğunu açıkladı. Ancak,  hiçbir militan grup suikastın sorumluluğunu üstlenmedi. Önceden ölüm tehditleri de alan Okkan’a yapılan bu saldırıdan, bilahare yapılan tahkikatlar sonucu 10 Hizbullah militanı cinayetten sorumlu tutularak  ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldılar ama, 16 yıl tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildiler. Suikast faillerinden cezaevinde tutuklu ya da hükümlü kalmadı.

Şehit edilişlerinin yıldönümünde A. Gaffar Okkan’ı ve 5 polis arkadaşını anmak ve Şehrimizdeki bir caddeye adının verilmesinin sebebini anımsatmak istedik.

Bütün şehitlerimizin aziz ruhları şadolsun…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER