Bu yıl, dört yılda bir gelen UZUN YILLARDAN BİRİ. Bu yıla (ARTIK YIL) da denilmektedir. Bilindiği gibi yıllardaki gün sayısı 365’tir. Dört yılda bir 366 olur.
“Artık Yıl” olarak ifade edilen 29 Şubatlı yıllar dünyanın güneş etrafında dönme süresini tamamlaması birlikte oluşan 6 saatlik zaman diliminin takvime eklenmesiyle birlikte ortaya çıkıyor. Son olarak 2016 yılında Miladi Takvime eklenen 29 Şubat 6 saatlik sürelerin birikerek 1 günü tamamlamasıyla birlikte 2020 yılında da ARTIK YIL yaşanmakta. Ve bugün o artık yılın günü yani 29 ŞUBAT!
Bilindiği gibi Dünyanın güneşin etrafında tam tur yaptığı döngünün sonucunda 365 gün 6 saatlik süre Miladi Takvimde 1 yıl olarak adlandırılıyor. 6 saatlik sürelerin birikmesiyle birlikte oluşan 1 günlük zaman fazlası takvime eklenirken 366. günün dahil edildiği yıl “Artık yıl” olarak ifade ediliyor.
29 Şubat tarihinin denk geldiği seneler olan “Artık yıl” 4 senede bir olarak takvime eklenirken hesaplanma sisteminde iki istisna kural bulunuyor. Binli yıllarda yapılan hesaplamaya göre 1700, 1900, 2100 gibi yıllar 4’e bölünebilse de artık yıla denk gelmiyor. Binli yıllardaki hesaplamada tam rakamın 400’e bölünebilme durumu göz önüne alınarak hesaplama yapılması gerekiyor. 1200, 1600, 2000 gibi yıllar 400’e tam bölünebildikleri için artık yıl olarak takvime yansıtılıyor. 1300, 1400 ve 1500 gibi yıllarda ise 400’e tam bölünememeleri nedeniyle 29 Şubat tarihi takvimin içerisine denk gelmiyor.
Hayatımızın en önemli parçalarından birisidir zaman. Öyle ki zaman, bazılarımız için paradan değerliyken, bazılarımız için evrenin en önemli unsurudur, bazılarımız için ise hiçbir önemi olmayan ve değeri bilinmeyen bir olgudur. Günlük hayatımızın bir parçası olan zamanı belirtmek için tüm dünya için aynı anlamı olan evrensel birimler kullanılır? Hepimiz mutlaka belli bir zaman dilimini belirtmek için, “asır, yıl, mevsim, ay, hafta, gün, saat, dakika, saniye, salise” birimlerini kullanmışızdır. Peki ama hiç düşündünüz mü bir saat neden 60 dakikadır? Veya bir gün neden 24 saat, bir yıl neden 365 gündür? Neden bazı aylar 30 gün, bazıları 31 gün iken, bazıları 28 gün olur? İşte bu yazımızda bu sorulara cevap bulmaya çalışacağız.
Bir gün, dünyanın üzerindeki bir noktanın dünyanın kendi ekseni etrafında bir dönüşü ile eski konumuna ulaştığında geçen süredir. Bunu herkes bilir. Şimdi bildiğimiz bütün zaman birimlerini yazalım, buna göre;
Bir yıl 12 aydır.
Bir yıl 52 haftadır
Bir ay 28-31 gündür.
Bir ay 4-5 haftadır.
Bir hafta 7 gündür.
Bir gün 24 saattir.
Bir saat 60 dakikadır.
Bir dakika 60 saniyedir.
Bir saniye 100 salisedir.
Şekilden de anlaşılacağı üzere, sayılar yuvarlak ve 10’un katı olmadığı için, bir zaman birimini başka bir zaman birimine çevirmek biraz sorun oluyor. Örneğin bir gün kaç saniyedir diye düşündüğümüzde, bunun cevabını bulmak için birazcık hesap yapma ihtiyacı duyarız. Çünkü bir gün 24 saatten, bir saat ise 60 dakikadan, 1 dakika ise 60 saniyeden oluşmaktadır. Şimdi gelelim ana sorumuza: neden bir gün 24 saattir?
Bir günde niçin 24 saat olduğunu kimse bilmiyor. Bu rakamın güneş saatini ilk kullanan Mısırlılardan kaynaklandığı sanılıyor. Yere dikilen yüksek bir taşın gölgesi sabah batıya, akşam doğuya düşüyordu ve Mısırlılar bu arayı altıya bölmüşlerdi. Dolayısı ile bir gün 24 bölüm oluyordu.
12 sayısı 2, 3, 4 ve 6 ile bölünebildiğinden, o zamanlar en çok kullanılan sayı birimi idi ki, bugün bile düzine adı altında sayı birimi olarak kullanılmaktadır.
Mısırlılar ayrıca 30 günlük ay ve 360 günlük yıl takvimini uyguluyorlardı.
Bugün bir dairenin 360 dereceye bölünmesinin sebebinin de bu olduğu sanılıyor.
Yaklaşık 3 bin yıl önce, bugün Irak olarak bilinen yerde yaşayan, Babilliler ise 60 sayısını matematik sistemlerinde temel olarak almışlardı. 2, 3, 4, 6, 12, 15, 20 ve 30 ile bölünebilen ve 360’ı da bölen bu sayı dakika ve saniyenin birimi olarak alındı. O zamanlar için onluk sistem, yani on sadece 2 ve 5’e bölünebilen zavallı bir sayı idi.
Saniyenin bölümleri ise o devirlerde ölçülemiyordu, ölçülebilmeye başlandığında ise dünya ondalık sisteme geçmişti ve bu esas alındı.
Romalılar milattan 758 yıl önce 10 aylık takvim uygulamasına başladılar. Bu ilk orijinal Roma takviminde aylar, gündüz ve gecenin eşit olduğu, binlerce yıldır hayatın başlangıç zamanı olarak kabul edilen Mart ayından başlamak üzere, Martius (Mart), Aprilis (Nisan), Maius (Mayıs), Junius (Haziran), Quintilis (Temmuz), Sextilis (Ağustos), September (Eylül), actober (Ekim), November (Kasım) ve December (Aralık) idi. .
Bu ay adlarından Quintilis’den (Temmuz), December’a (Aralık) kadar olanlar, 5, 6, 7,8,9 ve 10 rakamlarının Roma’lılarca telaffuz ediliş şekliydi yani, Mart başlangıçlı takvime göre bu aylar yılın 5’inci, 6’ncı, 7’nci, 8’inci, 9’uncu, ve 10 ‘uncu aylarıydılar. Bu 10 aylık takvim geride hesaba katılmamış daha 60 gün bırakıyordu. Yedek olarak bırakılan bu 60 gün sorun yaratınca, Janarius (Ocak) ve Februarius (Şubat) adlan ile iki ay daha eklenerek takvim tamamlandı. Yani yılın ilk ayı Martius (Mart), son ayı ise Februarius (Şubat) oldu.
Asırlar sonra milattan 46 yıl önce Roma imparatoru Julius Caesar (Sezar), muhtemelen politik sebeplerden takvimde bazı değişiklikler yaptı. On bir ayı 30 ve 31 gün olarak iki şekilde düzenledi, yılın son ayı olan Şubat’a 29 gün verdi, her dört senede bir Şubat’ a bir gün ilavesini kabul etti. Ancak sonra nedendir bilinmez Janairus’u (Ocak) yılın ilk ayı olarak ilan etti. Böyle olunca da, her 4 yılda bir eklenecek bir günün, yeni durumda yılın ikinci ayı konumuna gelmesine rağmen Februarius’a (Şubat) eklenilmesine devam edildi.
Julius Caesar’ın beklenmeyen ölümünden sonra, Romalılar bu çok sevdikleri imparatorlarının anısına Quintilis (Temmuz) ayının ismini July olarak değiştirdiler.
Ondan sora tahta çıkanlardan, Augustus kendi şerefine, Sextilis (Ağustos) ayının adını kendi ismi ile değiştirerek, bu aya August adını verdi. Ama ortaya başka bir sorun çıkmıştı. Sezar’ın ayı 31 gün, Augustus ‘un ayı ise 30 gün çekiyordu. Sorunu yine imparatorun kendisi çözdü ve zaten 29 gün olan Şubat’tan bir gün daha alarak Ağutos’a ekleyiverdi. Böylece iki ay da eşitlenmiş oldu.
İşte size takvimin, niçin 12 ay olduğunun, ayların isimlerinin nasıl konduğunun ve niçin farklı sayıda günlerden meydana geldiklerinin, dört sene sonra eklenecek artık günün niçin yılın sonuncu değil de, alakasız bir şekilde ikinci ayına eklendiğinin küçük bir hikayesi. .
Özellikle ortaçağda takvimler üzerinde o kadar oynanmıştır ki, yapılan bilimsel hesaplamalara göre, İsa’nın bugün kabul edilen Milattan, yani İsa’nın doğumundan yaklaşık 6 yıl önce doğduğu, 36 yıl yaşayıp Milattan Sonra 30 yılında öldüğü ileri sürülmektedir.
Evet, bu yıl UZUN YIL! Veya bir başka tabirle ARTIK YIL! Dört yılda bir gelen böyle bir yılı, sağ kalsak ancak 2024 yılında yaşayacağız.