Vatandaşlarımızın, toplumun her kesimini ilgilendiren konularla ilgili olarak etkili ve yetkililerce ifade edilenleri dikkatle takip ettiklerini gözlemliyorum ziyaret ettiğim mekanlarda… Örneğin; ülkemizin en önemli sorunlarından birinin işsizlik olduğu görüşünü paylaşanlar; “İşsizliğin asgari düzeye çekileceği açıklamaları, bir türlü hedefine ulaşmıyor. Demek ki günümüze dek önemli konuda alındığı belirtilen önlemler, bir işe yaramamış demektir ve bu gerçeğin göz önünde bulundurularak sonuç verecek önlemlerin üretilmesi gerekir…” derlerken, önem taşıyan bir başka konu olan dış dostluklara yönelik de; “Yıllardır müttefik denilen bir ülkenin, sürekli olarak tasvip edilmesi imkansız tavır ve tutumlar sergilediği net şekilde aydınlığa kavuştuğu halde, halen kendisi ile münasebetlerimizi ciddi şekilde gözden geçirmiyoruz… 15 Temmuz 2016’da ülkemizi ele geçirmeye kalkışan terör örgütünün ele başını yargılanmak üzere ülkemize göndermeyip barındırmaya devam eden ABD’nin sadece bu davranışı bile müttefikliğin masaya yatırılarak sorgulamasını gerektirirken, 2 ülke arasındaki ticaret hacminin 100 bin dolara ulaştırılmasına yönelik gayretler sarf ediliyor olmasından söz edilmesini yadırgamamak mümkün mü?.. Hiç şüphesiz, ABD yönetiminin arzusu, ülkemize yaptığı ihracatı çok daha yüksek düzeye ulaştırmaktır…” diye de tepki göstermekteler yoğun şekilde…
Kurtuluş Savaşını büyük bir zaferle noktaladıktan sonra imkansızlıklar içinde büyük hizmetler icra edilen dönemin ardından işaret edilen muasır medeniyet düzeyinde rötar yapma nedeni ile ilgili değerlendirmelerde ise; “Siyasetteki kısır çekişmeler, muasır medeniyet düzeyine ulaşmadaki gecikmenin asıl nedenidir ve bu konuda günümüze dek ülke yönetiminde söz sahibi kılınan bütün iktidarların payı vardır…” deniliyor ağırlıklı olarak…
Son günlerde ülkemizin siyasi gündemine damga vuran söylemler nedeniyle kafaları karışan halkımız, sorunlarına ve önemli beklentilerine çözüm üretmeyenlerin siyasi ikballerini her şeyin üstünde tutan zihniyetin kendileri yanı sıra ülke adına da büyük bir talihsizlik olduğunu dile getirirlerken, medyadan olan sitemlerini de sürdürerek; “Asli görevleri; milletin sesi, gözü ve kulağı olması gerekenler maalesef bu görevlerini hakkı ile icra etmekten uzaklaşmışlardır… Gaflet ve dalaletlerin yoğunlaşma nedenlerinden en önemlisi, medyamızın asli görevini yerine getirmemesidir…” demekten de alamıyorlar kendilerini…
Koyu işsizliğin asgari düzeye çekilemediği gerçeği yanı sıra, milyonlarca insanımızın gelir dağılımındaki adaletsizlik nedeni ile gereken yaşam koşullarından daha da uzaklaştığı bir dönemden geçiyorken, halkımız sayesinde yüce makamlara ulaşanların siyasi istikballerini millet ve memleket menfaatleri üstünde tuttuklarını yansıtan söylemleri, kafaları karıştırıyor doğal olarak… Söylenenleri dikkatle izlemekte olan vatandaşlarımızın bundan böyle olsun, kendilerini daha sağılıklı şekilde sorgulayacaklarına yönelik kulaklarımda çınlayan ifadeleri, hayırlara vesile olabilecektir kuvvetle muhtemel… Bakalım, daha ne tür söylemlere tanık olacağız önümüzdeki günlerde…
YORUMLAR