Cumhuriyetin ardından Türkiye’nin yeniden dinselleştirilmesi, dinin siyasete ve emperyalizme doğrudan alet edilmesinin ilk adımı 1948 yılında ABD vatandaşı Athenagoras’ın, ABD’nin baskısı ile bir gecede Türk vatandaşlığına geçirilerek 1 Kasım 1948’de Fener Rum Ortodoks Patrikliğine seçilmesi ile başladı.
Atatürk, Fener Rum patrikliğine mutlaka Türk vatandaşı olma şartı getirmiş, Türk vatandaşı olmayan hiç kimsenin Fener Rum Ortodoks Patrikliğine getirilemeyeceğini kanunlaştırmıştı.. Hatta bu patrikliği o ilçemizin kaymakamlığına bağlamıştı.. Türk devletinin izni ve kontrolü olmadan hiçbir faaliyet yapamıyordu.
1945-1946’lardan itibaren ABD’ye verilen tavizler, yapılan askeri, ekonomik, istihbari anlaşmalar ve 1949 Fullbrıht eğitim anlaşması ABD’nin Türkiye’deki hakimiyetini hızla arttırdı.. Rejimin ve bağımsızlığın kırılma noktası işte tam da bu dönemdir.
ABD bu anlaşmalardan aldığı güçle artık Türkiye’de dine el atmanın yasal ortamını da hazırlamış oldu.. Bir Türk makamının himayesinde olan ve asla Türkiye aleyhinde dini ve siyasi faaliyet yaptırılmayan Fener Rum Patrikliğine bir ABD vatandaşını getirildi.. Bunun için o kişiyi 1948’de bir gecede talimatla Türk vatandaşı yaptırdılar ve patrikliği de Türk idarecilerinin yetkisinden çıkardılar.
Athenagoras sınır kapısında bekletilirken, CIA’nın devletimizin en üst makamına yoğun baskısıyla hazırlanan yasal Türk vatandaşlığı pasaportu sınırda bekleyen Athenagoras’a ulaştırıldı ve hızla patrik yapılıverdi.
1948’den 1972 yılına kadar bu görevde kalan ABD’li Athenagoras Patriklik tacını giyerken yaptığı açıklamada: “Ben Truman Doktrininin dini bölümünü temsil etmekteyim dedi.” O günden sonra Fener Rum Patrikhanesinde siyaset ve dışa bağımlılık başladı.. Patrikhane bir daha Türkiye’nin kontrolüne alınamadı ve uluslararası siyasetin Türkiye üzerindeki kirli oyunlarının basamağı yapıldı.
Günümüzde İslam ülkelerinin gelişmesinin durdurulması, geriletilmesi, bağımsızlıklarının ortadan kaldırılıp parçalanmaları ve işgallerini sağlatan ılımlı islam, siyasal islam, dinler arası diyalog ve haçlı irtica faaliyetleri de o günlerden itibaren başlamış oldu.
Din yoluyla ülkeleri ele geçirme ve işgalcilere hizmet eden sayısız cemaat oluşturma faaliyetleri bu amaçla kurumlaştırıldı.. Ülkelerin kuruluş ve kurtuluş dayanakları bu siyasi/dini cemaatlerce yıktırıldı ve bu yolla müslümanlar açlığa ve savaşlara sürüklendi.. Bir lokma ekmek için denizlerde boğulur oldular.
Türkiye’mizde Atatürk aleyhindeki tüm faaliyetler. Bu ülkenin çok yönlü işgalini tamamlamak içindir..Libya, Irak, Suriye, Afganistan, Sudan ve Somali gibi.. Yaşadıklarımıza doğru teşhis koyalım ve kısır particilik yapmayalım.. Sorunların geldiği yerden çare beklemeyelim.