Fatsa’ya bu gidişimde kazançlarımdan biri Fatsa Belediyesinin yayımladığı değerli birkaç kitap edinmem oldu. Bunlardan biri 1834 ve 1845 yıllarında yapılmış Fatsa Nüfus kayıtlarını içeriyor ki yerel tarih meraklıları için ağırlığınca altın eder dense yeridir. Yakup Arzu’nun Osmanlı arşivlerinden bulup her yönüyle inceleyerek hazırladığı kitap daha önce internette de yayımlanmıştı.
Düşünün ki 1834’te köyünüzün kaç hane olduğunu, bu hanelerde hangi erkeklerin yaşadığını ve bunların yaşlarını öğreniyorsunuz. Aile tarihi hakkında mezar taşlarında bile bulamayacağınız bilgilere sahip oluyorsunuz. 1003 numaralı deftere kayıtlı bu bilgilerden birkaç yıl sonra ilk deftere kaydedilmeyen haneler için de bir yazım yapılmış. Amaç, Yeniçeriliğin kaldırılmasından sonra yeni kurulan ordunun kaynağını oluşturacak erkekleri saptamakmış.
Türkiye’de yerel tarih çalışmalarında önemli bir mesafe alındığını Fatsa ve Yöresi Tarihi adlı iki ciltlik kapsamlı kitaptan da anlamak mümkün. Çoğu Ordu Üniversitesi Tarih bölümünde çalışan akademisyenlerin imzasını taşıyan 43 makale iki kapsamlı cilde bölüştürülmüş. Bunların çoğunluğu Fatsa’nın ilkçağ ve Orta Çağ’a ait. Bir kısmı daha yakın tarihlere kadar uzanan Fatsa’yı çeşitli yönlerden ele alan araştırmalar. Bilimsel bir disiplinle kaleme alınan makaleler yerli ve yabancı pek çok kaynağa dayanıyor. İlk cildi 725, ikincisi 403 sayfadan oluşan bu hazineyi ben 10 gün içinde devirdim…
Kitapta tek fazlalık, her makalenin girişinde önce Fatsa’nın tarihteki yeri konusunda bir girişin yapılmış olması. Yazarlar makalelerini birbirlerinden habersiz yazdıkları için bu durum ortaya çıkmış olmalı.
Tarih boyunca çeşitli uygarlıklara vatan olmuş Türkiye topraklarından tarih fışkırdığını biliyoruz. Bu tarih zenginliğinin daha çok Ege ve Akdeniz bölgelerimizde olması, buraların yerleşime daha uygun ve kalıcı eserlerinin mermerden yapılmış olması. Özellikle Doğu Karadeniz bölgesinde kıyı şeridi kentler kurmaya elverişli değil, İç bölgelerle ulaşımı zor. Halkın toprağa yerleşmesi geç bir tarihte olmuş. Yunan ve Roma döneminde Karadeniz kıyılarında bazı yerleşim yerleri kolonileştirilmiş, Sonra Pontos ve Roma ve Bizans, Türk dönemleri geliyor. Bölgeden durmadan el değiştiriyor ve halklar birbirine karışmış. Kafkaslardan kopan Gürcü ve Çerkezler de bölgeye gelip Rum, Türk ve Ermeni halklara komşu olmuş. Yani Karacaoğlan’ın deyişiyle” biz burada yoğ iken” kimlerin buralarda yurt tuttuğunu, bu ormanlar, bu dereler içinde geçim için didinip durduğunu, kralları tarafından toplanan ordularla savaşa götürülüp heder edildiğini ya da başka kralların ordularına karşı yurtlarını nasıl savunduklarını düşünüp Yunus Emre’ye hak veriyorsunuz: Yeryüzünde insan ayağı değmeyen bir yer var mıdır?
SIRA YENİ ARAŞTIRMALARDA
Fatsa ve Yöresi Tarihi kitabı, okuyucunun birçok konuda merakını da ister istemez tetikliyor. . Diğer yörelerimiz gibi Fatsa ve yöresi ile ilgili yapılması gereken daha pek çok araştırma var. Bunlar Cumhuriyet dönemi Fatsa’sı. 1950 sonrası sosyal ve siyasi durum. Fatsa’nın yakın siyasi tarihimizde önemli bir yeri olduğu açık. Bu bağlamda “İleri Köy Peşinde 1965-1969”, “Bir Ömür Böyle Geçti-Türkiye’de İlk Köy Yürüyüşü”, “Çocuk ve Vatan-Beyceli Köyünde Son Yüz Yıllık Değişim” adlı kitaplarımla belge bırakmaya çalıştım. Fatsa’da Halkçı Belediyecilik (1979-1980) başlı başına bilimsel araştırmaları bekliyor. Şimdilik bunlar partizan belediyeciler ve idareciler tarafından “tarih dışı” sayılıyorsa da ileride bunların da Fatsa Belediye Kültür Sarayında veya sivil kuruluşlar tarafından sempozyumlarla ele alınması beklenir.
Yapılan her olumlu işi kutlamak gerekir. Geçen yıl Fatsa’da Türk Tarih Kurumu ve Ordu Üniversitesi ile birlikte Fatsa Belediyesinin yaptığı, şimdi kitap haline getirilmiş tarih sempozyumunu düzenleyenlere, burada değerli makalelerini sunanlara kitabı yayımlayan Belediye’ye teşekkür ederim. Fatsa Nüfus Defteri’ni hazırlayan ve şimdi Amasya’da imamlık yapan Yakup Arzu’ya telefon ederek teşekkür ettim. (6 Ekim 2023)