Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Cüneyt ARITÜRK
Cüneyt ARITÜRK

FİTRE, ZEKÂT VE ASGARİ ÜCRET!

Ramazan ayının özelliklerinden ve güzelliklerinden biri de bu aya mahsus olarak verilen FİTRE’DİR. Hem, fitre deyip geçmemek lazım. Diyanet işleri Başkanlığınca bu yıl için fitre bedeli 27 TL olarak açıklanmış bulunmaktadır. Oruç tutsun, tutmasın fitrenin bütün Müslümanlara hatta buluğ çağına ermemiş çocuklara bile çıkarılması gereklidir. Fitrenin bir adı da “Ramazan bayramı sadakası”dır. Zeketul-fıtır veya yalnız fıtır da denir. Yaratılış şükranesi olmak üzere sevap kazanmak kastıyla verilir. Fıtır sadakası, Hicret’in ikinci senesinde zekat farz olmadan önce vacip olmuştur. Hür Müslüman ve asıl ihtiyacından fazla nisap miktarı bir mala sahip olan kişilerin vermesi gerekir. Akıl ve buluğ şart değildir. Akıl hastalarının ve delilerin velileri onların mallarından fıtır sadakası vermeleri gerekir. Ramazanda oruç tutmamış olanlar da fıtır sadakası verirler.

Sadaka-i fıtrın edasının vakti en geç bayram sabahıdır. O günden önce ölen ve zengin iken fakir düşen kimselere sadaka-i fıtır vacib olmaz. Bayram gecesi güneş doğmadan önce doğan çocuğun fitresini vermek vaciptir. Fitre bayram sabahından önce ve sonra her ne zaman verilse sahihtir ve eda olur; onun kazası yoktur. Fakat müstehap olan sabah namazı ile bayram namazı arasında veya birkaç gün önce vermektir. Fitreyi bayramdan sonra vermek caiz ise de, bir vacip geciktirilmiş olacağından iyi değildir.

Sadaka-i fıtır, zekât gibi malın değil, başın zekâtıdır. Bunun için asıl ihtiyaçlardan fazla olan malın üzerinden bir yılın geçmesi ve ticaret malı olması şart değildir. Bayram sabahı nisaba malik olan kişiye bile sadaka-i fıtır vaciptir. Nisap, gümüşe göre ikiyüz dirhem (561.2) gr. değerindeki bir maldır. Nisap miktarı mal, sadaka-i fıtır vacip olduktan sonra telef olsa yine fitre vermek lazımdır. Bu miktar bir mala sahip olan bir kimse kendisi için, baliğ olmayan malsız çocukları için, hizmetinde bulunanlar için, sadaka-i fıtır vermesi vaciptir. Hanımı ve büyük çocuğunun fitrelerini vermesi üzerine vacip değildir. Fakat yanında bulunan büyük çocuğunun ve hanımının fitrelerini kendilerine sormadan verebilir. Malı olan küçük çocuğun fitresi kendi malından verilir.

Sadaka-i fıtır, buğday, arpa, kuru hurma, kuru üzümden verilir. Buğday veya buğday unundan yarım sa’, (520 dirhem 1459 gr.), ötekilerden ise bir sa’ (1040 dirhem 2918 gr.) verilir (bak: Sa’). Bu dört maddenin herhangi birine göre vermek caizdir. Bu miktar aynen verilebileceği gibi, kıymet olarak da verilebilir. Fakirin menfaatine uygun olanı vermek daha faziletlidir. Sadaka-i fıtrın rüknü, onu ehline vermektir. Zekat kimlere verilirse sadaka-i fıtır da onlara verilir. Fitre yalnız bir fakire verilmeli, onu bir kaç fakire vermek için parçalamamalıdır. Sadaka-i fıtır verirken niyet etmek gerekir. Ancak fakire Sadaka-i fıtr olduğunu söylemeye gerek yoktur. Sadaka-i fıtr öncelikle mükellefin bulunduğu yerdeki fakirlere verilmelidir. Başka yerlere göndermek mekruhtur. Gönderilecek olan kişiler akraba veya daha muhtaç kişilerse mekruh olmaz.

Günümüz şartlarında, sadaka-i fıtrı para olarak çıkarmak en uygun olanıdır. Bilindiği gibi Diyanet İşleri Başkanlığı bu yıl için Fitrenin bedelini 27 TL olarak belirlemiş bulunmaktadır. Zenginlerin ve gücü yetenlerin fitre bedellerini çok daha yüksek ödemeleri tavsiye edilir.

Sadece Türkiye’de 83 milyon Müslümanın Diyanet İşleri Başkanlığınca açıklanan 27 TL üzerinden fitre çıkardığını hesaplarsak meblağın ne kadar önemli olduğu ortaya çıkar.

Bu arada Şafiilerin fitrelerini BUĞDAY OLARAK vermeleri gerektiği konusundaki görüşün günümüz şartlarında fakirler aleyhine bir sonuç doğuracağını anımsatarak, para olarak verilmesinin hiçbir sakıncasının olmayacağını anımsatalım.

Gelelim ikinci bir konuya. Bir ara aklı evvelin biri çay simit hesabından yola çıkarak, kendi mantığına göre asgari ücreti hesaplamış ve asgari ücretli 5 kişilik bir ailenin çay simit hesabıyla ayda 1.120 TL arttırabileceğini bir utanmazlık örneği olarak dillendirmişti.

Komik ama aklı evvelin açıklaması böyleydi. Şimdi biz Diyanet İşleri Başkanlığınca ilan edilen fitre bedeli üzerinden hesap yapalım ve 5 kişilik bir ailenin asgari geçim miktarını ortaya koyalım.

Ramazan fitresi, 1 kişiyi doyuracak 1 öğün yemek üzerinden hesaplanır. Diyanet İşleri Başkanlığı fitreyi 27 TL olarak belirlediğine göre, gelin hesap yapalım.

27×5=135 TL, 5 kişilik bir ailenin 1 öğünlük yemek tutarı. 135×3=405 TL. 5 kişilik bir ailenin bir günlük yemek harcaması. 405×30=12.150 TL, 5 kişilik bir ailenin aylık yemek tutarı.

İşin gerçeği şu ki 5 kişilik bir aile 3 öğün yemeğini lokantalarda yiyecek olursa, bu para ancak yeter.

Tabii, asgari ücretlilere sabah, öğle, akşam yemeklerinde 1 simit-1 bir çay yemesini salık veren salak gibi, biz de fitre bedeli üzerinden hesap yaparsak, ifrata düşmüş oluruz. İfrata ve terfide gitmeden hesap yapmak lazım. 5 kişilik bir ailenin normal beslenebilmesi için sadece mutfak gideri olarak 5 bin TL geliri olması gerekir. Hadi, bunun içine ev kirası, su, doğalgaz elektrik masraflarını da koymuş olalım. Yani, 5 bin TL altında ücret alan aile sefilleri yaşıyor demektir.

Yeri gelmişken önemli bir uyarıda bulunalım. Fitre ve zekâtların öncelikle fakir akrabalara, komşulara, işsizlere, asgari ücretle çalışan yarı aç, yarı toklara, maaşlarıyla geçinemeyen emeklilere, işçilere ve hatta memurlara verilebileceğini anımsatalım. Çevrenizdeki fakirleri, yoksulları en iyi bilenler sizlersiniz. Zekâta muhtaç komşunuzu, akrabanızı, dostunuzu siz bilmezseniz, kim bilecek! Hem öyle onurlu kimseler var ki, çok muhtaç oldukları halde, kendilerini belli ettirmek istemezler. İşte, zekâtta asıl olan bu gibileri bulup ortaya çıkarmak ve onlara ulaşmaktır.

Kredi kartı borçları yüzünden cinnet getiren, hatta intihar eden memurlara, işçilere ait haberleri çok duymuşsunuzdur. Elbette, çevrenizdeki asgari ücretlilerle borçları yüzünden müşkül durumda olduklarını bildiğiniz, duyduğunuz memurlara işçilere fitre ve zekât verebilirsiniz.

Günümüzde fitre ve zekât verilebilecek önemli sınıflardan biri de üniversite öğrencileridir. Bunlar, ilim tahsil etmekte olmaları açısından, zekât almaya daha da hak kazanırlar. Zengin ailelerin çocukları dışında dar gelirli ailelerin üniversitelerde okuyan çocuklarına zekât vermek, belki de amaca en uygun olan yardımdır.

Hatta çok zengin olanlar, zekâtlarını öğrencilere aylık burslar şeklinde dahi verebilirler. Zekât miktarına göre, kaç öğrenciye burs verilebileceği hesaplanır, aylık ödemelerle hem burs alacak öğrencilere, hem de ülkenin eğitimine katkı sağlanır.

Evet, fitre ve zekât dağıtacak hemşerilerimize âcizane tavsiyemiz budur. Şunu unutmayınız ki, fitre ve zekât dağıtırken gereken hassasiyeti göstermek ve mümkün mertebe en muhtaçlara ulaştırmağa çalışmak, bunu yaparken de işe yakınlardan başlamak en uygun olanıdır.

Bu düşünceler içinde Ramazan ayında fitre-zekât dağıtacak mümin kardeşlerimizin dikkatlerini çekerken, hayırlı ve manevi kazançlar diliyoruz..

ANEKDOT

Bilindiği gibi Ramazan-ı Şerif hem bedeni, hem de maddi ibadetlerin iç-içe olduğu bir aydır. Bu ayda fitre çıkarmak, oruç ayının bir parçasıdır. Ramazan ayında ödenmesi zorunlu olmamakla birlikte, zengin vatandaşlar zekâtlarını da genelde bu ay içinde eda ederler.

Aramızdaki zenginler yanında başka illerde ikamet eden (İstanbul, Ankara, İzmir, Adana v.s.) hemşerilerimizden bazıları da zekâtlarının bir kısmını hemşerilerine dağıtmak için Şehrimize gelirler. Bu çok zengin ve haliyle çok zekât dağıtan hemşerilerimizin öncelikle mallarına bereketler, kendilerine sıhhat ve afiyetler diliyoruz. Amma bir konuda kendilerini uyarmaktan kendilerimizi alamayacağız.

Geçmiş Ramazan aylarının birinde İstanbul’da yaşayan çok zengin hemşerilerimizden biri yine zekât dağıtmak için Şehrimize gelmiş ama bu hemşerimiz zekâtta öncelik hakkı olan fakir akrabalarını gözetleyip kollayacağına, yüksek meblağdaki zekâtını götürüp tümüyle bir medreseye vermiş.

Bu zengin hemşerimizin gerçekten çok fakir bir amcazadesi durum öğrenmiş ve Gazetemize gelerek aynen şunları söylemiş:

-Benim amcazadem Siirt’e gelmiş namı yürüsün diye, falan medreseye külliyetli miktarda zekât vermiş. Ama çok zor durumda olduğumu bildiği halde zekâtından bana bir kuruş bile koklatmadı. Bırak zekât vermeyi, gelip görmedi bile. Allah için uyarın, dini kurallara göre amcazademin öncelikli olarak bana zekât vermesi gerekirken, beni bırakıp namı yürüsün diye belli yerlere zekât vermesi doğruysa zaten, vermiş gitmiş. Ama doğru değilse ve zekât dağıtma işine öncelikle akrabalarından, komşularından ve yakın çevresinden başlaması gerektiği halde, akrabası olmam sebebiyle, onun üzerinde bir hakkım varsa, hakkımı helal etmiyorum. Dağıttığı zekâtları da Allah kabul etmesin!

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER